Bireyin başkaları tarafından olumsuz değerlendirilme ya da yargılanma ihtimalinden duyduğu yoğun kaygıyla karakterize edilen bir anksiyete bozukluğudur. Bu durum, topluluk içinde konuşma, sunum yapma, yeni insanlarla tanışma ya da otorite figürleriyle iletişim kurma gibi sosyal etkileşimlerde belirginleşir. Kaygı, yalnızca anlık bir gerginlik olarak kalmaz; kişinin yaşam alanlarını daraltabilir, işlevselliğini azaltabilir ve sosyal ilişkilerini sınırlayabilir.
Psikanalitik Perspektiften Sosyal Fobi
Psikanalitik kuram, sosyal fobiyi yalnızca “çekingenlik” olarak değil, bireyin iç dünyasında taşıdığı çatışmaların bir dışa vurumu olarak ele alır. Özellikle çocukluk döneminde ebeveynlerin aşırı eleştirel, cezalandırıcı veya küçümseyici tutumları, benlikte kalıcı izler bırakabilir. Bu izler, ilerleyen yıllarda içselleştirilmiş bir “eleştirel ebeveyn sesi”ne dönüşür.
Birey, sosyal ortamlarda karşılaştığı kaygıyı aslında geçmişte yaşadığı cezalandırıcı süperego temsillerini yeniden deneyimleyerek hisseder. “Ya rezil olursam, ya insanlar beni küçümserse” düşüncesi, çoğu zaman çocuklukta yaşanan reddedilme, utanma veya yetersizlik duygularının günümüze taşınmış hâlidir. Psikanalitik terapide bu geçmiş temsiller üzerinde çalışılarak kaygının kökeni anlaşılmaya çalışılır.
Günlük Yaşama Etkileri
Sosyal fobi, bireyin gündelik yaşamını önemli ölçüde etkileyebilir.
Eğitim hayatında: Üniversite öğrencisi bir birey, sınıfta söz almaktan kaçınabilir ve bu durum akademik başarısını sınırlar.
İş yaşamında: Çalışan bir birey, toplantılarda fikir belirtmekten çekinerek kariyer gelişiminde geri planda kalabilir.
Sosyal yaşamda: Kaçınma davranışları yalnızlığı artırabilir, bu da depresyon riskini yükseltebilir.
Ayrıca, başkaları tarafından değersiz görülme korkusu kişinin öz saygısını zayıflatır, ilişkilerde güvensizlik ve iletişim zorluklarına neden olabilir.
Terapi Süreci
Psikanalitik terapi, yalnızca semptomları hafifletmeyi değil, bu semptomların arkasındaki duygusal çatışmaları çözümlemeyi hedefler. Terapide danışan; bastırılmış utanç, öfke ve değersizlik duygularına güvenli bir terapötik alanda temas eder. Bu süreç, bireyin içsel baskılarını yeniden yapılandırmasına ve daha özgür bir benlik geliştirmesine olanak tanır.
Sosyal fobi, yalnızca bir “korku” değil; geçmiş yaşantıların bugüne yansımış bir izdüşümüdür. Bu nedenle derinlemesine ve güvenli bir terapi süreci, hem kaygıyı azaltmak hem de yaşam kalitesini artırmak açısından büyük önem taşır.
Beylikdüzü’ndeki ofisimizde, sosyal kaygı yaşayan bireylere bu süreci destekleyici bir terapötik alan sunmaktayız. Gerekli olduğunda profesyonel destek almak, bu döngünün kırılması ve daha özgür bir yaşamın mümkün hâle gelmesi için önemli bir adımdır.
Galeri




