Öfke, insan doğasının en temel duygularından biridir. Sağlıklı bir şekilde ifade edildiğinde sınır koyma, kendini savunma ve hak arama işlevi görür. Ancak öfke yoğunlaştığında, yıkıcı ya da kontrolsüz hale geldiğinde hem bireyin kendisine hem de çevresine zarar verebilir.
Öfke sorunları yaşayan kişiler:
Küçük olaylara aşırı tepkiler verebilir,
İlişkilerinde sık sık çatışmalar yaşayabilir,
Patlamaların ardından pişmanlık, suçluluk veya utanç duygularıyla baş başa kalabilirler.
Bu durum zamanla hem ruhsal dengeyi hem de ilişki sistemlerini zedeler.
Psikanalitik Perspektiften Öfke
Psikanalitik kuram, öfkeyi bastırılmış saldırganlık dürtülerinin bir dışavurumu olarak ele alır.
Sigmund Freud, bastırılmış öfkenin süperego baskısı nedeniyle bilinçdışında biriktiğini ve bir noktada patlayıcı biçimde açığa çıktığını vurgular.
Çocuklukta ebeveynin aşırı baskıcı, cezalandırıcı ya da sevgisiz tutumları, çocuğun öfkesini bastırmasına neden olabilir. Bu bastırılmış öfke yetişkinlikte kontrolsüz patlamalar şeklinde geri döner.
Özellikle borderline veya narsisistik kişilik yapılanmalarında öfke, ilişkilerde yoğun şekilde hissedilir ve aktarım süreçlerinde tekrar yaşanabilir.
Kendini Sakinleştirme Kapasitesi ve Gelişimsel Temeller
Donald Winnicott, bebeğin yıkıcı duygularına karşı annenin “kapsayıcı” (holding) işlevlerinin yeterli olduğunda, öfkenin daha kontrol edilebilir hale geldiğini vurgular. Bu erken deneyimler, yetişkinlikte kendini sakinleştirme kapasitesinin temellerini oluşturur.
Heinz Hartmann’ın ego psikolojisi yaklaşımına göre ise ego’nun güçlenmesi, dürtülerin daha olgun savunmalarla düzenlenmesine olanak tanır. Yani öfke, yıkıcı bir güç olmaktan çıkıp, sınır koyan ve yönlendiren bir duyguya dönüşebilir.
Ayrıca öfke, nesiller arası aktarım ve otoriteyle ilişki biçimleri üzerinden de şekillenebilir. Birçok birey çocukluğunda öfkenin bastırıldığı, cezalandırıldığı veya değersizleştirildiği ortamlarda büyümüş olabilir; bu da yetişkinlikte öfke ile kurulan ilişkiyi doğrudan etkiler.
Günlük Yaşama Etkileri
Kontrolsüz öfke:
İş hayatında otoriteyle çatışmalara,
Sosyal ilişkilerde yalnızlaşmaya,
Aile içinde iletişim sorunlarına yol açabilir.
Sürekli öfke patlamaları bireyin çevresinde olumsuz bir imaj yaratır, suçluluk duygularını artırır ve depresif duygulanımı tetikleyebilir.
Örneğin; bir babanın çocuğuna karşı öfke patlamaları yaşaması yalnızca onun kendi iç dünyasında suçluluk duygularını artırmakla kalmaz, çocuğun ruhsal gelişiminde de kalıcı izler bırakabilir. Böylece öfke yalnızca bir duygu değil, ilişkisel bir aktarım haline gelir.
Psikanalitik Terapi ve Öfke Kontrolü
Psikanalitik terapi, öfkenin yalnızca semptomlarını değil, bu duygunun bilinçdışı kökenlerini çalışmayı hedefler. Terapide birey:
Öfkesini hangi ilişkisel deneyimlerle bağlantılı yaşadığını fark eder,
Bastırılmış duygularını ifade etme kapasitesini geliştirir,
Öfkesini yıkıcı olmadan dile getirmeyi öğrenir.
Terapist, aktarım ilişkisi yoluyla danışanın öfkesini güvenli bir ortamda deneyimlemesine alan açar. Bu süreç, öfke kontrolü kazanmanın yanı sıra daha olgun savunma mekanizmalarının gelişmesini de destekler.
Beylikdüzü’ndeki ofisimizde öfke kontrolü üzerine psikanalitik temelli terapi çalışmaları yürütmekteyiz. Eğer öfkenizin hayatınızda ilişkilere ya da iç dünyanıza zarar verdiğini hissediyorsanız, bu süreçte profesyonel destek almak kalıcı bir dönüşümün ilk adımı olabilir.
Galeri




