Gece Korkusu Nedir?

Çocuklarda Gece Korkuları

Gece korkusu, çocukların uykuda aniden bağırma, ağlama, terleme, kalp çarpıntısı yaşama ve çevreyle bağlantısını geçici olarak kaybetmesiyle görülen bir uyku bozukluğudur.
Genellikle 3–10 yaş arasında ortaya çıkar ve çocuk sabah hiçbir şey hatırlamaz.
Bu durum, çocuğun bilinçdışına ittiği korkuların, uyku sırasında bedensel biçimde dışa vurulması olarak da tanımlanabilir.
Gece korkusu, yalnızca uykuya dair bir sorun değildir; çocuğun ruhsal gelişiminde bastırılmış duyguların ve kaygıların bir ifadesidir.

Gece Korkusu Kaç Yaşına Kadar Normaldir?
Gece korkuları en sık 3 ila 7 yaş arasında görülür.
Bu yaş dönemi, çocuğun hayal ile gerçeği ayırt etmeyi yeni öğrendiği, aynı zamanda ayrılık kaygısının yoğun yaşandığı evredir.
Bu nedenle, ara sıra görülen gece korkuları bu dönemde gelişimsel olarak normal kabul edilir.
Ancak 8 yaşından sonra da devam eden, haftada birkaç kez tekrarlayan veya çocuğun günlük yaşamını bozan durumlarda gece korkusu bir psikolojik problem olarak ele alınmalıdır.

Gece korkusu, bilinçdışına itilmiş korkuların söze dökülemediği durumlarda bedenin verdiği tepkidir.
Kâbus ise bilinçdışı çatışmanın sembolik biçimde temsil edildiği, hatırlanabilir bir rüya biçimidir.
Yani kâbus “konuşabilir”, gece korkusu ise “bedenle anlatır”.

Psikanalitik Yaklaşım: Gece Korkularının Ruhsal Anlamı
Gece korkusu, çocuğun erken dönem ilişkilerinde yaşadığı kayıp, ayrılık, korku ve suçluluk duygularının uyku sırasında tekrar sahneye konmasıdır.
Bu konuda farklı psikanalistler değerli açıklamalar yapmıştır:
Sigmund Freud – The Interpretation of Dreams (1900)
Freud’a göre rüyalar bastırılmış arzuların sembolik tatminidir.
Gece korkusu, çocuğun egosunun bu arzularla baş edemediği, bastırmanın çöktüğü andır.
Yani çocuk, uykuda “yasak arzunun tehdidi”ni yeniden yaşar.
Anna Freud – The Ego and the Mechanisms of Defence (1936)
Gece korkuları, çocuğun savunma mekanizmalarının (örneğin bastırma, inkâr) gelişimsel olarak yetersiz olduğu durumlarda ortaya çıkar.
Ayrılık kaygısı veya ebeveyn sevgisini kaybetme korkusu savunmaları aşar, çocuk panik içinde uyanır.
Melanie Klein – The Psychoanalysis of Children (1932)
Klein’a göre gece korkusu, çocuğun iç dünyasındaki iyi nesne (sevgi dolu anne) ile kötü nesne (cezalandırıcı anne) temsillerinin çatışmasıdır.
Çocuk, sevdiği kişiye zarar verme fantezilerini deneyimlediğinde suçluluk hisseder ve bu suçluluk gece korkusuna dönüşür.
Donald Winnicott – Playing and Reality (1971)
Winnicott, “holding” yani ebeveynin psikolojik tutma işlevinin önemini vurgular.
Eğer çocuk kendini güvende hissedemiyorsa, gece korkusu “dağılma veya düşme korkusu” olarak yaşanır.
Ebeveynin sakin, tutarlı ve güven verici varlığı bu korkuların çözümünde temel unsurdur.
Carl Gustav Jung – Symbols of Transformation (1912)
Jung’a göre gece korkularındaki imgeler, çocuğun bilinçdışı arketipleriyle yüzleşmesidir.
Bu imgeler, bireyleşme sürecinin parçasıdır ve çocuğun “gölge” (reddedilen duygular) yönleriyle sembolik bir temasta bulunur.

Psikanalitik terapide gece korkuları susturulmaya değil, anlamlandırılmaya çalışılır.
Terapist, oyun, resim ya da hikâye anlatımı aracılığıyla çocuğun korkusunun ardındaki temsili duyguya ulaşır.
Bu süreçte:
Çocuğun içsel çatışmaları çalışılır,
Aile ile yapılan görüşmelerde ebeveyn-çocuk ilişkisi ele alınır,
Çocuğun kendini güvende hissedeceği “tutulma alanı” (holding environment) yeniden inşa edilir.

Ebeveynler İçin Öneriler
Korku anında çocuğu uyandırmayın. Sessizce yanında olun, güven hissini pekiştirin.
Gündüz oyunlarında korkuları canlandırmasına izin verin. Oyun, çocuğun bilinçdışının konuşma dilidir.
Rutin oluşturun. Uyku öncesi sakinleştirici ritüeller (hikâye, yumuşak ışık, sessiz müzik) güven sağlar.
Ekran süresini azaltın. Özellikle yatmadan önceki 1 saat çok önemlidir.
Eleştirmek yerine anlamaya çalışın. Gece korkusu “ilgi çekme” değil, çocuğun içsel sıkıntısını dışa vurma biçimidir.
Uzman desteği alın. Sık tekrar eden korkular, altta yatan kaygı ya da travmanın belirtisi olabilir.