Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna (DEHB) Bir Bakış

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB), çocukluk çağında başlayan; dikkat dağınıklığı, aşırı hareketlilik ve dürtüsellik ile seyreden bir nörogelişimsel bozukluktur. Çoğunlukla biyolojik faktörlerle açıklansa da, çocuğun içsel çatışmaları, ebeveynle kurduğu ilişkiler ve ruhsal örgütlenmesi de bu tablonun seyrinde önemli bir rol oynar.
DEHB olan çocuklar, sıklıkla okul başarısında düşüklük, arkadaş ilişkilerinde sorunlar ve aile içi çatışmalar yaşayabilir. Bu durum yalnızca davranışsal bir tablo değil; çocuğun iç dünyasındaki gerilimlerin dışavurumu olarak da ele alınabilir.
Psikanalitik Perspektiften DEHB
Psikanalitik kuram, DEHB’yi çocuğun dürtü kontrolü ve içsel çatışmalarıyla ilişkilendirir. Çocuk, içsel saldırganlık ve kaygılarını düzenlemekte zorlandığında bu enerjiyi dışa vurarak hareketlilik, dürtüsellik ve dikkat dağınıklığı şeklinde ifade edebilir.
Ayrıca ebeveyn figürleriyle kurulan sınır sorunları, otoriteye karşı ambivalans (ikircikli tutum) ve cezalandırılma korkusu da çocuğun dikkat kapasitesini olumsuz etkileyebilir. Dürtüsellik, çocuğun “şimdi ve burada” duygusuna sıkışmasının bir göstergesidir; geleceğe yönelik düşünme kapasitesi yeterince gelişmemiştir.
Donald Winnicott, bu konuyu bağlanma kavramı üzerinden ele alarak “kapsayan anne” figürünün çocuğun iç dünyasındaki regülasyon kapasitesine katkısına dikkat çekmiştir. Yani çocuk, yeterince kapsayıcı bir ortamda duygusal olarak düzenlenebilir hale gelir.
Günlük Yaşama Etkileri
DEHB yalnızca akademik hayatı değil, sosyal işlevselliği de önemli ölçüde etkiler:
Okul yaşamında: Dikkatini toplamakta zorlanan çocuk başarısızlık duygusu yaşayabilir, bu durum öz güvenini zedeler.
Sosyal ilişkilerde: Dürtüsel davranışlar, kural ihlalleri, kavga veya dışlanma gibi sorunlara yol açabilir.
Aile ortamında: Ebeveyn-çocuk çatışmaları artabilir; ebeveynler çocuğun davranışlarını “inat” olarak yorumladığında gerginlik büyür.
Tüm bu etkenler, çocuğun benlik algısını olumsuz etkileyebilir ve ilerleyen yaşlarda kaygı, depresyon ya da özgüven sorunları gibi ek ruhsal sorunlara zemin hazırlayabilir.
Terapi Süreci
Psikanalitik terapi, DEHB’yi yalnızca semptomatik düzeyde değil, bu belirtilerin altında yatan içsel çatışmalar üzerinden ele alır. Terapide amaç:
Çocuğun dürtülerini ve duygularını anlamlandırmasına yardımcı olmak,
Duygusal regülasyon kapasitesini güçlendirmek,
Daha bütünlüklü bir benlik yapısının gelişimine alan açmaktır.
Ayrıca bu süreç, ebeveyn-çocuk ilişkisini güçlendirmeye de katkı sağlar. Çünkü çocuk sadece bireysel olarak değil, ilişki içinde de dönüşür.
Beylikdüzü’ndeki ofisimizde DEHB yaşayan çocuklara yönelik psikanalitik temelli oyun ve bireysel terapi çalışmaları yürütmekteyiz. Erken müdahale, çocuğun hem akademik hem de sosyal yaşamında daha sağlıklı bir denge kurabilmesi açısından büyük önem taşır